Gebelik haberi, telaşlı bekleyişler, rutin kontroller, hastane çıkışı çanta hazırlığı, doğum günü… Ve mutlu son! Ömrünüzün en heyecanlı geri sayımını yaparak yine ömrünüzün en güzel, en tatlı, en kıymetli varlığını kucağınıza aldınız. Dünyalar güzeli minik yavrunuz her an sizi yanında istiyor, kokunuzu arıyor ve elbette ihtiyaçlarının giderilmesini bekliyor. Artık gecesi gündüzüyle her anınız onunla dolu. Hamilelik döneminde mucizevi değişimler yaşayan vücudunuz içinse artık yeni bir dönem başlıyor: Lohusalık dönemi. Adını sıkça duyduğunuz lohusalık nedir merak ediyorsanız, tam size göre bir yazı hazırladık.
Lohusalık Ne Kadar Sürer?
Bebeğinizin doğumunun ardından vücudunuzun toparlanma vakti başlar. Gebelikte inanılmaz değişimlere ev sahipliği yapan bedeniniz şimdi olanca hızıyla gebelik öncesine dönmeye çalışır. İşte lohusalık, doğum sonrası vücudun toparlanma evresidir. Vücudunuz nasıl hızla gebelik dönemine hazırlandıysa şimdi de benzer şekilde gebelik öncesine dönmeye çalışır. “Lohusalık ne zaman biter?” diye soruyorsanız aşağı yukarı bir buçuk ay diyebiliriz.
Doğumdan sonra anneler “Lohusalık kaç gün sürer?” sorusuna cevap arayabilir. Hemen söyleyelim, lohusalık ortalama olarak 42 gün, diğer bir deyişle 5 ile 6 hafta süren bir dönemdir. Bu süre sonrasında annenin vücudunda gebelikle alakalı meydana gelen değişimler gebelik öncesi duruma döner. Bu dönemde vücudunuzda yaşayacağınız değişimleri şöyle sıralayabiliriz:
- Rahminiz küçülmeye başlar: Doğumdan sonra rahmin boşalması sonucu her geçen gün rahminizde küçülme olur. Rahim kasları toparlanır ve bebek için hazırlanan iç tabaka da bu süreçte yavaş yavaş atılır. Ortalama 6 hafta sonra rahim doğumdan önceki büyüklüğüne erişir.
- Terleme: Normalde olmadığı kadar terlediğinizi fark edebilirsiniz.
- Susuzluk ve açlık hissiyatı: Bu dönemde emzirme süreci etkisiyle enerji ve su kaybından dolayı daha fazla açlık ve susuzluk hissetmeniz oldukça normaldir.
- Lohusalık dönemi akıntısı: Lohusalık süreci boyunca değişim gösterir. Gebelik öncesi akıntılardan farklıdır. Başlangıçta adet kanamasına benzer şekilde koyu kırmızıdır. 3-4 gün devam eden bu durumdan sonra akıntı, 10. güne kadar pembe renkte görülür. 10. günden sonra sarı ve beyaza dönüp sona erer. Genellikle 6. haftada süreç tamamlansa da, 8. haftaya kadar uzadığı durumlar da vardır.
- Cilt değişimleri: Ciltte hamileliğe bağlı bazı değişimler olur. Vücudun bazı bölgelerinin renklerinde koyulaşma, göbek üzerinde kahverengi bir çizgi görülür. Lohusalık döneminde bu renk değişimlerinde solma gözlenir ve zamanla ortadan kalkar.
- Karın adalelerinde gevşeme görülmesi: Karın kasları aşırı kasılmaya bağlı olarak gevşeyebilir. 6. haftadan sonra ise toparlanma görülebilir. Gerilme fazla yaşandıysa karın bölgesinde deformasyonlar olabilir.
- Kilo kaybı: Doğum esnasında bebek ve bebeğe bağlı oluşumların atılması, lohusalıkta ise terlemenin etkisiyle vücutta olağan bir kilo kaybı görülür.
- Duygu durumunda değişimler: Doğum esnası ve sonrasında yaşanan stres, lohusa psikolojisi, hormonal değişimler gibi çeşitli nedenlerle lohusanın duygusal durumunda dengesizlik görülmesi oldukça normaldir. Lohusa hamilelik döneminde olduğu gibi duygu dalgalanmaları yaşayabilir.
Lohusalık Depresyonu Nasıl Geçer?
Özlemle beklediğiniz bebeğinizi sağlıkla kucağınıza aldıktan sonra tüm dileklerinizin gerçekleştiğini görüp “Artık mutlu olma anı!” diye düşünebilirsiniz. Ancak doğumdan birkaç gün sonra kendinizi mutluluk yerine kaygı, çaresizlik, yetersizlik, stres, değersizlik gibi olumsuz duygularla dolu bir ruh hali içerisinde bulabilirsiniz. Peki, dört gözle beklediğiniz minik yavrunuza ulaşmışken kendinizi neden böyle hissediyorsunuz? Merak etmeyin, yalnız değilsiniz. Siz de oldukça sık rastlanan lohusa depresyonu yaşıyor olabilirsiniz. Bu, yeni doğum yapmış kadınların birçoğunun yaşadığı bir durumdur. Doğumdan sonra 10 gün içinde çeşitli olumsuz duygularla kendini gösteren ve daha sonra kendiliğinden geçen bir duygu durumu değişimidir. Bu süreçte annede görülen bazı değişimleri şöyle sıralayabiliriz:
- Huzursuzluk
- Sinirlilik
- Ağlama isteği
- Uyku bozukluğu
- Duygusal durumlarda dengesizlik
- Halsizlik
- Keyifsizlik
- İştahsızlık ya da iştah artışı
- Dikkat dağınıklığı
Ortalama iki hafta sürebilen bu durumun daha uzun seyretmesi ve belirtilerin kuvvetlenmesi “doğum sonrası depresyon”u düşündürür. Doğum sonrası depresyonda yukarıda sıraladığımız semptomlara ek olarak aşırı kaygı, bebeği ile ilgili fazla endişe duyma ya da onu umursamama, suçluluk duygusu, yetersizlik hissiyatı gibi duygu durumları da görülür. Annelik hüznüne kıyasla daha ağır belirtilerin görüldüğü doğum sonrası depresyon düşüncesi var ise, bir uzman hekimden yardım alınması gerekebilir.
Peki, bu durumu nasıl aşabilirsiniz? Gelin, şimdi bu zorlu süreci atlatmak için neler yapılabilir, bunları sıralayalım:
- Bebeğiniz doğduktan sonra beslenme ve bakım rutinlerini oldukça sık yapmanız gerekebilir ve bir süre sonra bu durum yeni doğum yapmış anne için yorucu bir hal alabilir. Bu bakımdan bez değişimi, cilt bakımı, banyo, kıyafet değişimi, kullanılıyorsa emzik ve biberonlarla ilgili işlemlerde baba ile ailenin diğer üyelerinin desteği oldukça önemlidir.
- Sosyal faaliyetler planlamak moral verebilir. Bebeğinizi emzirip arkadaşlarınızla görüşebilirsiniz. Bir sonraki emzirme zamanı için telaşlanmamak adına ise pompa ve aksesuarları kullanarak anne sütünüzü tedbir amaçlı bırakabilirsiniz.
- Sağlığa ve beslenmeye özen göstermek, doğum sonrası cilt ve göğüs bakımına dikkat etmek önemlidir.
- Her şeyin mükemmel olması için kendinizi zorlamayın. Bu bir süreç, ev işlerinde ve düzeninde bazı aksaklıklar olabilir.
- Gün boyu sadece bebekle ilgilenmek yerine hobiler için de zaman planlamak manevi destek sağlayabilir.
- Yakınlarınızdan yardım teklifi geldiğinde reddetmeyin, kabul edin ve bundan ötürü suçluluk duymayın. Oldukça yoğun bir temponuz var ve yardıma ihtiyaç duymanız oldukça normal.
Gebelikten sonra bebeğiniz ve sizin için yepyeni bir dönem yine kapıda… Bir anne olarak tüm vaktinizi onun ihtiyaçlarını ve isteklerini gidermeye adamanız elbette oldukça normal. Ancak bu süreçte kendinize güven duymanız, yaşadığınız anın güzelliğinin farkına varmanız ve kişisel ihtiyaçlarınızı da göz ardı etmemeniz bir o kadar önemli. Unutmayın, siz mutluysanız bebeğiniz de mutlu…